Kadının yaşı ilerledikçe, ortalama 35 yaşının üstende olan kadınlarda çocuk sahibi olamama nedeni büyük oranda yumurta hücrelerinde oluşan genetik bozukluklar. Çalışmalarda bulunan sonuçlar; 40 ve üzeri yaşlardaki kadınlarda kendi yumurtası ile gebe kalabilme oranı ciddi olarak azalmakta ve 45 yaşın üzerinde nerede ise sıfıra yakın bir sonuçla karşılaşmaktayız.
Sonuçların bu kadar dramatik olmasının en büyük sebebi de yumurta hücrelerinde zamanla oluşan kromozomal bozukluklardır.
Yakın bir zaman öncesine kadar sadece belirli kromozomların incelenmesi yapılabiliyorken artık günümüzde genetik ayıklama yöntemi ile tüm kromozomlar detaylı olarak incelenebiliyor. Tüm kromozomlar yönünden normal bulunan embriyoların transfer edilmesi ile 40 yaşındaki bir kadından 30 yaşındaki bir kadın kadar yüksek gebelik oranları elde etmek mümkün.
Kadın yaşı arttıkça karşılaşılan en büyük problem yumurta sayısıdır. Çoğu zaman 38 yaşının üzerindeki yaşlarda gerçekleştirilen tedavilerde elde edilen yumurta sayısı 2-3’ü pek geçmiyor. Bu yumurtalardan da ancak 1-2’si embriyo oluşturabiliyor, hatta bazı durumlarda yumurta veya embriyo gelişmediği için tüp bebek tedavisi iptal edilebiliyor.
Yaş itibariyle embriyolarda %60-80 kromozomal bozukluk oranı göz önüne alındığında az sayıda embriyoda genetik ayıklama yaptığınızda analiz sonrasında hiç normal embriyo bulamama şansı son derece yüksek ve gerçekleştirilen her tedavide işin içine genetik test ücreti de girince maliyet çok artıyor. Bu durumda çiftlerle genetik test veya embriyo transferi yapılmaksızın bir kaç tedavi gerçekleştirilerek elde edilen embriyolardan embriyo dondurma yöntemi ile bir havuz oluşturabiliyoruz. Sonrasında analiz için yeterince embriyo elde edildiğinde dondurarak saklamakta olduğumuz bu embriyoları çözerek genetik analizlerini yapıyoruz. Sayıca belirli bir embriyo elde edildiğinden genetik olarak incelenen embriyolardan normal olarak tespit edilenlerle de embriyo transferi gerçekleştiriliyor. Bu yöntem özellikle kısıtlı sayıda oosit/embriyo sayısı olan çiftlerde örneklenen az sayıdaki embriyo nedeni ile ardışık olarak tedavinin iptal edilme riskini ve başarısız denemelerdeki ek genetik tanı maliyetini de büyük oranda azalttığından hastalar için çok daha makül ve ümit verici.