“Açıklanamayan Kısırlık” Neden Açıklanamıyor?

Bebeğiniz olsun istediniz ve belli bir zamanın sonunda istenilen haber gelmeyince doktora gittiniz. Muayeneler, tahliller, filmler… ancak saptanan somut bir şey yok. Sperm analizi normal sınırlarda, rahim filmi temiz, hormon tahlilleri ve adet düzeni de tamamen normal görünüyor.

Peki öyleyse neden gebelik oluşmuyor?

İstatistiksel olarak korunmasız geçen bir yılın sonunda çiftlerin % 15 kadarı gebelik haberini alamıyor. Bu amaçla yapılan araştırmalarda ise gösterilebilir hiçbir problemi olmayan yani “açıklanamayan kısırlık”  tanısı alan eşler yaklaşık olarak bebek isteyen çiftlerin % 10-20 kadarını oluşturuyor.

Tabiki bunun bir nedeni olsa gerek. Belki de tıbbın henüz biyoloji konusunda yeteri kadar gelişme göstermemiş olması nedeniyle bu konu halen “açıklanamıyor”. Yapılan tahliller ve araştırmalar (rahim filmi, sperm tahlili, hormon düzeyleri vs.) aslında oldukça yüzeysel araştırmalar. Oysa yaşamın başlangıcı henüz bilebildiğimizden çok daha karmaşık. Spermler rahim kanallarından geçerek gidip atılan yumurtayı nasıl buluyor ve yumurtanın yüzeyine nasıl tutunuyor? Sadece bir tanesi (muhtemelen en yeteneklisi) yumurtanın içerisine nasıl giriyor? Bu olay olur olmaz yumurtanın zarı farklılaşarak başka spermlerin girişi nasıl engelleniyor? Ardından yumurtanın ve spermin çekirdekleri serbestleşerek genetik materyal nasıl aktive oluyor ve kromozomlar gidip birbirlerinin çiftini nasıl buluyor ve birleşiyor? Ardından hücrenin bölünmesi başlıyor ve iki, dört, sekiz.. derken yüzlerce hücreden oluşan embriyo, etrafındaki zarını patlatarak rahim içerisindeki dokuya nasıl tutunuyor ve gelişimini orada hangi mekanizmalarla nasıl devam ettiriyor?

Klinik rutin içerisinde bu konuları araştıracak şartlar henüz mevcut değil.

Yaşamın başlangıcıyla ilgili tüm bu tüm bu karmaşık basamaklar/sorular araştırmacıların üzerinde durmaksızın çalıştıkları detaylar ve henüz tam olarak yanıtlanamadığı için biz de çocuk isteğiyle gelen çiftlerin bir kısmına “bilmiyoruz” ya da “açıklayamıyoruz” diyoruz.

Belki bundan 5-10 yıl sonra yeni araştırmalar sayesinde bazı çiftlere “sizin yumurtanızın ya da sperminizin yüzeyindeki “x-y-z tutunma proteini” normalden az, o yüzden gebelik oluşmuyor, sizin aşılamadan ve hatta klasik tüp bebek uygulamasından da sonuç almanız mümkün değil, doğrudan mikroenjeksiyon yaptırmanız gerekir” şeklinde bilgi de verebileceğiz.

Günümüzde insan yaşamının başlangıcını tüp bebek laboratuvarlarında gerçekleştirilebiliyor olsak da aslında yaptığımız şey sadece sperm ve yumurtayı bir araya getirmek. Klasik tüp bebek tedavisinde spermle yumurtayı yan yana koymak ( tüp bebek adı da zaten buradan geliyor..) ya da özellikle sperm problemleri varsa bu işlemi daha kolaylaştırmak için tek bir spermi yakalayıp yumurtanın içerisine enjekte etmek. Bu da “mikroenjeksiyon” yöntemi. Bunun dışında yaptığımız şey sadece spermle yumurtaların birleşip birleşmediğini gözlemlemek için beklemek ve birkaç gün sonra da oluşan embriyoyu rahim içerisine bırakmak.

Açıklanamayan kısırlık” grubuna giren çiftler için halen kabul edilen yaklaşım, öncelikle birkaç kez aşılama ve eğer sonuç alınamazsa tüp bebek tedavilerine geçilmesi. Ülkemizde de SGK desteği amacıyla Tüp bebek Tedavisi Raporu verilmesi için yönetmelik bu tanıyı alan hastalara en az 2 kez aşılama yapılmasını şart koşmaktadır.

Bundan 10-15 yıl kadar önce çiftlere 5-6 kez aşılama yapılması gerektiğinin söylendiğini hatırlıyorum. Oysa günümüzde en fazla 2 ya da 3 kez aşılama tedavisi önerilmekte ve daha fazla aşılama yapmanın ek bir katkı sağlamadığı bilinmektedir.

Şimdilerde bu yaklaşımın geçerliliği de araştırmacılar tarafından sorgulanmaya başlanmıştır. Önce 3 kez aşılama tedavisi ve ardından tüp bebek mi yoksa doğrudan tüp bebek tedavisi mi yapılması gerektiği konusunun mali analizleri de tartışmalıdır. Alanında saygın dergilerden olan Fertility & Sterility dergisinde geçtiğimiz yıllarda yayınlanan çok merkezli bir çalışmaya göre doğrudan Tüp Bebek tedavisi, önce 3 kez aşılama ve başarılı olunamazsa ardından tüp bebek tedavisine göre daha ekonomik ve üstün bulunmuştur (1).

Belirgin olan noktalardan birisi de süre uzadıkça aşılama tedavisinin anlamını yitirmeye başlamasıdır. Bu konuda net bir süre henüz gösterilmemiş olsa da 5-6 yıldan sonra çifte “sizde bir sorun görünmüyor, olur, bekleyin” demek ya da aşılama gibi tedavilerden fayda ummak mantıklı görünmemektedir. Özellikle de kadın yaşının 35’in üzerinde olduğu durumlarda beklemenin riskleri daha iyi değerlendirilmelidir.

Sonuç olarak, bebeğinize kavuşmak için Kadın Hastalıkları ve Doğum hekiminize başvuracak ve tüm olasılıkları birlikte tartışıp yola koyulacaksınız. Unutmamalısınız ki çocuk sahibi olma yolunda biraz da sabırla yürümek gerekir.

Sağlıcakla…

Doç. Dr. Selman Laçin

1.Reindollar RH, Regan MM, Neumann PJ, Levine BS, Thornton KL, Alper MM, Goldman MB. A randomized clinical trial to evaluate optimal treatment for unexplained infertility: the fast track and standard treatment (FASTT) trial.  Fertil Steril. 2010 Aug;94(3): 888-99.

TÜP BEBEK TEDAVİ DANIŞMA FORMU
1
Daha önce gebe kaldınız mı?
Adetleriniz düzenli mi?
Önceki gebeliğiniz nasıl sonlandı?
Tüp bebek ya da mikroenjeksiyon yapıldı mı?
reCaptcha v3
keyboard_arrow_leftPrevious
Nextkeyboard_arrow_right